Şeffaf deniz anası zehirli mi? Merakın peşinden denize dalalım Bir yaz sabahı… Su cam gibi, güneş suyun yüzeyinde kırpışıyor ve tam o anda incecik, neredeyse görünmez bir silüet yanınızdan süzülüp geçiyor: şeffaf bir deniz anası. Güzel ama biraz ürkütücü, değil mi? “Şeffaf deniz anası zehirli mi?” sorusu tam da burada, sahildeki sohbetlerimizin başrolüne oturuyor. Hadi bu soruyu, meraklı bir arkadaş grubunun kıyıda oturup sohbet edişi kadar samimi ama bir o kadar da derinlikli biçimde ele alalım. Kısa cevap: Bazen evet, bazen hayır Şeffaflık tek başına bir güvenlik garantisi değil. Denizanası “şeffaf” olduğu için zararsız da olmaz, “renkli” olduğu için tehlikeli…
8 YorumÖzel Anlar Rehberi Yazılar
Kendi Kendine İngilizce Öğrenilir mi? Bir Ekonomistin Bakışıyla İnsan Sermayesi Üzerine Kaynakların Sınırlılığı ve Dilin Ekonomisi Bir ekonomist için her şeyin başlangıç noktası kıtlıktır. Zaman, para, enerji ve dikkat sınırlıdır. Bu sınırlı kaynaklar içinde seçim yapmak, yalnızca bir finansal karar değil, aynı zamanda bir yaşam stratejisidir. Kendi kendine İngilizce öğrenmek de bu çerçevede bir “yatırım kararı”dır. Kişi, formal eğitim kurumlarına para ödemek yerine kendi kaynaklarını, yani zamanını ve disiplinini yatırır. Bu durumda soru şu hale gelir: Bireysel öğrenme, piyasa koşulları içinde sürdürülebilir bir yatırım mıdır? İnsan Sermayesi ve Yatırımın Getirisi Ekonomide bireyin bilgi, beceri ve deneyim birikimi insan sermayesi olarak…
Yorum BırakHeyecan İyi Bir Şey mi? Kültürlerin Kalp Atışı Üzerine Antropolojik Bir Yolculuk Bir antropolog olarak dünyanın dört bir yanına yaptığım yolculuklarda beni en çok büyüleyen şey, insanın duygularını ifade etme biçimleridir. Kimi toplumlarda heyecan, yaşamın kutsal bir parçası; kimilerinde ise dizginlenmesi gereken bir taşkınlık olarak görülür. Bu çeşitlilik, duyguların yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda kültürel bir fenomen olduğunu gösterir. Heyecan, insanın evrensel dili olsa da, her kültür onu farklı şekilde “okur”. Heyecanın Antropolojik Tanımı: Duygunun Sosyal Yüzü Antropolojik açıdan heyecan, sadece içsel bir duygu değil; toplumsal bir performanstır. İnsanlar duygularını belirli ritüeller, semboller ve dilsel kodlarla ifade eder. Örneğin Japon…
4 YorumHelezon Kaç Kilo? Tarihsel Bir Bakışla Gücün, Dengenin ve Dayanıklılığın Sembolü Bir tarihçi olarak bazen en basit sorular bile insanlığın gelişim serüvenine ışık tutar. “Helezon kaç kilo?” gibi teknik görünen bir soru bile, aslında insanın doğayı anlamlandırma, mekanik gücü ölçme ve denge kurma arayışının tarihine uzanır. Çünkü her ağırlık bir anlam taşır, her dönme hareketi bir fikir doğurur. Helezon, yalnızca bir mekanik parça değil; tarih boyunca dönüşümün, sürekliliğin ve düzenin sembolü olmuştur. Helezonun Kökeni: Döngüsel Düşüncenin Mekanikleşmesi Helezon kelimesi, Antik Yunan kökenli “helix” sözcüğünden gelir ve “dönerek yükselen çizgi” anlamını taşır. Antik çağlardan itibaren insanlar doğadaki spiral formları —deniz kabukları,…
6 YorumSes Düşmesine Ne Denir? — Frekanslar Arasında Kadın-Erkek Farkı Bazı konular vardır ki, ilk duyduğunda sıradan gelir ama içine indikçe tam bir fikir senfonisine dönüşür. “Ses düşmesine ne denir?” işte onlardan biri. Hadi gelin, bu konuyu hem bilimsel hem de insani yönleriyle birlikte ele alalım — biraz veriyle, biraz duyguyla, biraz da tartışmayla. — Ses Düşmesi Nedir, Ne Değildir? “Ses düşmesi” denince aklımıza ilk gelen şey genellikle sesin incelip kalınlaşmasıdır. Bilimsel olarak bu duruma “mutasyon” ya da “sesin kalınlaşması (voice mutation)” denir. Özellikle ergenlik döneminde, hormonların etkisiyle ses tellerinin kalınlaşması sonucu oluşur. Ama gelin görün ki mesele sadece biyolojiyle bitmiyor.…
8 YorumGürültü Nedir, Örnek Veriniz? Siyasetin Sesinde Duyulmayanlar Üzerine Bir Analiz Bir siyaset bilimci olarak toplumları anlamaya çalışırken her zaman şu soruyla başlarım: “Gerçekte kim konuşuyor ve kim susturuluyor?” Siyaset, özünde bir iletişim ve güç mücadelesidir. Bu yüzden “gürültü” sadece fiziksel bir rahatsızlık değil, siyasal düzenin içindeki görünmez bir iletişim arızasıdır. Siyasal sistemler gürültüyü bastırarak değil, onu anlamlandırarak var olabilir. Çünkü gürültü, çoğu zaman düzenin sorgulandığı, iktidarın sarsıldığı ve toplumun yeni sesler çıkarmaya başladığı andır. Siyasal Bağlamda Gürültü Nedir? Gürültü, siyaset bilimi açısından, toplumsal iletişimde anlamın bozulduğu, mesajların çarpıtıldığı veya bilinçli olarak bastırıldığı durumlardır. Bir liderin konuşması medya tarafından farklı biçimlerde…
8 YorumKapris Nasıl Olur? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Adalet Bağlamında Bir Yolculuk Hepimizin hayatında en az bir kez “kaprisli” olarak etiketlenen birine denk gelmişliği vardır. Belki bir arkadaşımız, belki bir sanatçı ya da belki de bizzat kendimiz… Peki, gerçekten kapris ne demek? Sınır koymak mı, ilgi istemek mi, yoksa görülmeyen bir ihtiyaç çığlığı mı? Bu yazıda “kapris”in arkasındaki toplumsal dinamiklere, cinsiyet rollerine, çeşitlilik ve adaletle kesişen derin taraflarına doğru birlikte bir yolculuğa çıkacağız. Kapris Nedir, Nasıl Ortaya Çıkar? Kapris, yüzeyde çoğu zaman “gereksiz isteklerde bulunma”, “çocukça davranma” veya “abartılı tepkiler gösterme” olarak tanımlanır. Ancak bu davranışların arkasında psikolojik, toplumsal ve hatta…
Yorum BırakBuguz Etmek Ne Demek? Tarihten Günümüze Unutulmuş Bir Duygunun İzinde Bir tarihçi olarak geçmişi anlamak, sadece olayları kronolojik sırayla dizmek değildir. Asıl mesele, kelimelerin ardında yatan duyguları, toplumun hafızasında saklı kalmış anlamları yeniden bulmaktır. “Buguz etmek” işte böyle bir kelimedir — hem eski hem de içsel bir yara izi gibidir. Günümüzde neredeyse hiç kullanılmaz ama Osmanlıca metinlerde, halk hikâyelerinde, hatta divan edebiyatının derin sayfalarında sessizce karşımıza çıkar. Buguz etmek, birine ya da bir şeye içten içe kin duymak, nefret etmek, gönülden uzaklaşmak anlamına gelir. Ancak kelime sadece bir öfkeyi değil, aynı zamanda bir kırılmayı, bir ahlaki dönüşümü de taşır. Tarihsel…
Yorum BırakÜlker Çikolatalı Gofret Mini 82 gr Kaç Adet? Bir Filozofun Düşünceleri Ülker Çikolatalı Gofret Mini 82 gr basit bir paketlemeden ibaret görünür. Fakat bir filozof gözüyle bakıldığında bu soru—“Kaç adet?”—salt bir tüketici merakı olmaktan çıkar, etik, epistemoloji ve ontoloji katmanlarında tartışmaya açılır. Çünkü biz, gündelik hayatımızda tükettiğimiz bir ürünün niceliğini merak ederken aslında varlık, bilgi ve değer ilişkilerine de dokunuruz. — Ontolojik Perspektif: “Adet” Olarak Varlık Bir paketteki gofretlerin adedi nedir? Bu soru bize şunu düşündürür: Varlığın birimi nedir? Bir gofret dediğimizde, bu tekil parçayı mı kastederiz, yoksa onun çikolata ile kaplanmış çok katmanlı yapısını mı? Bir parça kırıldığında hâlâ…
8 YorumToplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Ne Zaman Çıktı? Türkiye’de Demokratik Alanın Tarihsel Serüveni Bir Tarihçinin Gözünden: Geçmişle Bugün Arasında Bir Köprü Tarih, yalnızca geçmişte yaşanmış olayların kronolojik sıralaması değildir; bugünü anlamanın en derin yollarından biridir. Her yasa, her düzenleme, her toplumsal hareket bir dönemin ruhunu taşır. “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu” da bu bağlamda Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin aynalarından biridir. Bir tarihçi olarak bu kanunu incelemek, aslında devlet ile toplum arasındaki kamusal alan mücadelesinin izini sürmek demektir. Toplantı Hakkının Tarihsel Kökleri İnsanlık tarihi boyunca toplu ifade hakkı, özgürlüğün en belirgin göstergelerinden biri olmuştur. 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da yaşanan devrimler, “toplanma…
Yorum Bırak