Körlük Devamı Var Mı? Hayatın Bir “Görme” Macerası
Düşünsenize… Bir sabah gözlerinizi açıyorsunuz, her şey normal gibi görünüyor ama aniden fark ediyorsunuz ki, bir şey eksik! O da ne? Görme… Peki, körlükle ilgili bu kadar büyütülen bir mesele var mı? Yani, gerçekten devamı var mı? Bence bazen hayat, körlük gibi bir şey, hep bir şeylerin eksik olduğu, ama kimsenin bunu dile getiremediği garip bir film gibi. Ama durun! Belki de bir parça mizahi bir açıdan bu soruya yaklaşalım. Erkekler ve kadınlar nasıl yaklaşıyor bu meseleye, bir bakalım!
—
Erkeklerin Stratejik Yaklaşımı: “Bunu Nasıl Çözerim?”
Erkekler genellikle sorun çözmeye odaklıdır, biliyoruz. Yani bir olayla karşılaştığında, hemen “Neyse, o zaman çözümü ne? Hadi bakalım!” mantığına girerler. Körlük sorusu? Bu işin bir çözümü vardır, neden devamı olsun ki? Hemen bir kitaba başlarlar: “Görmeyi nasıl geri kazanırım?”, “Körlük tedavi edilebilir mi?”, “Bir cihaz var mı?”. Gözlükçüye gitmekten, laser göz ameliyatına kadar her türlü olasılığı kafalarında hızla geçirebilirler.
Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı bazen biraz fazla net olabilir. “Körlük devamı var mı?” sorusuna cevap ararken, sanki bir ayda körlükten kurtulmanın 17 farklı yolunu keşfetmişlerdir. Hani klasik soru vardır ya “Nasıl görebiliriz?” işte bu, onların düşünce tarzını mükemmel şekilde özetler. Ve tabii ki, hep bir strateji, bir çözüm odaklı yaklaşım! Sonuçta, “Körlük devamı var mı?” sorusunu çok fazla dert etmeden bir çözüm üretmeye çalışırlar.
—
Kadınların Empatik Yaklaşımı: “Aman Tanrım, Senin İçin Ne Yapabilirim?”
Kadınlar için ise konu biraz daha farklı. Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımını takdir ediyorlar, ama genellikle biraz daha derin bir empatik perspektife odaklanırlar. “Körlük devamı var mı?” diye sormak, aslında onların içinde bir yerlerde “Hadi bir gidelim de bir doktora soralım, belki gerçekten tedavi edilebilecek bir şey vardır” gibi düşünceleri harekete geçirir. Onlar, “Biri körse, gerçekten neden kör oldu? Hangi duygusal boşluk, hangi içsel karmaşa bu noktaya getirdi?” diye düşünüp, çözüm ararken önce “duygusal iyileşme”yi hedeflerler.
Kadınlar için bir olayı hemen çözmek, direkt bir tedaviyle geçiştirmek pek kolay olmaz. Daha çok “Evet ama ne hissettin? Ne yaşadın?” soruları döner. Yani bir tür empatik yolculuğa çıkmak. “Görme kaybının bir devamı var mı?” sorusunu sorarken, kadınlar bu sorunun sadece fiziksel bir mesele olmadığını; aynı zamanda duygusal bir mesele olduğunu kabul ederler. Görmeyi kaybeden birinin, yavaş yavaş kendi iç dünyasını yeniden keşfetmesi gerektiğini, belki de “görme”yi sadece gözle değil, ruhla da yapabilmenin önemini düşünürler.
—
Ortak Nokta: Körlük Gerçekten Devam Eder Mi?
Erkekler ve kadınlar konuyu farklı ele alsalar da aslında hepimizin hemfikir olduğu bir şey var: Körlük, sadece gözlerdeki bir sorun değil, bazen zihinsel ve duygusal bir meseleye dönüşebilir. Yani, gerçekten gözleri görmeyen biri, bir şekilde çevresindeki dünyayı görmeye devam eder. O yüzden “Körlük devamı var mı?” sorusuna hem bir cevap vermek, hem de farklı perspektifleri birleştirmek gerekiyor.
Bir bakıma, körlük hiç bitmeyen bir deneyimdir. Görsel anlamda bir kayıp yaşanabilir ama insan, duygusal zekasıyla da “görme”ye devam edebilir.
—
O Zaman “Körlük Devamı Var Mı?” Değil, “Neyin Devamı Var?” Olmalı!
Aslında bakınca, körlük sadece gözlerimizle değil, bazen duygusal bağlarla da ilgilidir. Mesela, bir ilişkide körleştiğimiz anlar olur: Yavaşça, fark etmeden… Biz, “görmemek” isteriz, bazen de körlük, olayların akışına bırakılır. Ama bunun “devamı var mı?” sorusu gerçekten kafa karıştırıcıdır. Çünkü bazen körlük, sadece fiziksel değil, ruhsal bir dönüşüm de yaratabilir.
Ne dersiniz, sevgili okurlar? “Körlük devamı var mı?” sorusunu kendinize sormadan önce, belki de gözlerinizin değil, kalbinizin görmeye çalıştığına odaklanmak gerek. Her şeyin görünen kısmı, ne kadarını gerçekten görebiliyoruz?
—
Sonuç: Körlük Belki Devam Etmez Ama…
Hayat bazen bir körlük yolculuğudur; ama bu körlük, her zaman öyle düşündüğümüz gibi tek bir yönlü değildir. Ne kadınlar, ne de erkekler bu konuyu basitçe çözümlemeyi başarıyor, çünkü her birimizin körlükle ilişkisi başka. Her bir bakış açısı, başka bir dertle başa çıkma biçimidir. Fakat, körlük dediğimizde, belki de en önemlisi gözler değil, kalp ve zihindir. Bu yazıyı okuduktan sonra, belki de gözlerinizi kapatıp etrafınızdaki dünyayı bir kez daha düşünmek istersiniz, ne dersiniz?
Yorumlarda bize katılın, sizce körlük devam eder mi? Veya, sizin için körlük ne anlama geliyor?